14
Oca

İsmet Özel: Parasızlıktan şair oldum

   Yazan: Yunus Emre Tozal   Kategori söyleşi

Türk şiirinin saygın günlerini anlatan Şair İsmet Özel Türk milletinin şiirle doğduğuna dikkat çekerek: “Şiiri Türk milletinin hayatından çıkarın, milletin tozu bile kalmaz.” dedi.

11 Ocak’ta Küçükçekmece Cennet Kültür ve Sanat Merkezinde Ali Ural’ın moderatörlüğünü yaptığı söyleşide, İsmet Özel Türk şiirinin saygın günlerini anlattı. Parasızlıktan dolayı şair olduğuna değinen İsmet Özel, Türk Milletinin şiirle doğduğuna dikkat çekti.

Söyleşiden Notlar:

“Türkiye’de millet hayatı diye bişey varsa bu şiir vesilesiyledir. Şiiri Türk milletinin hayatından çıkarın, milletin tozu bile kalmaz.”

Ali Ural: Şiir saygısı vardı bir zamanlar Türkiye’de ve bu saygı insanların saygıya değer şeylere özenmelerine de yardımcı olurdu…”diyorsunuz Şiir Okuma Kılavuzu’nda. Türkiye’nin o günlerinden bahseder misiniz? Türkiye’de şiir saadeti ne zaman ve nasıl yok oldu?

İsmet Özel: İlk kez bir şiirimin edebi dünyada yayınlanma yılı 1963. Şiire saygı olmasaydı böyle bir şey vak’a etmeyecekti. Ben o zamanların Türkiye’sinde şiirle meşgul olmanın yapılabilecek en iyi şey olduğunu düşündüm. İnsan kendi tecrübelerinden doğan bilgileri lisan aracılığıyla yakınlarına aktarabilir. İnsanlar hayvan arasındaki fark da bu noktadadır. Hayvanlar bunu yapamazlar. Türkiye’de millet hayatı diye bişey varsa bu şiir vesilesiyledir. Şiiri Türk milletinin hayatından çıkarın, milletin tozu bile kalmaz. Çünkü Türkler şiirle doğmuş bir millettir. İnsanlar bişey konuşup duruyorlardı, bunlar aruz vezniyle şekle kavuştuğunda Türkçe dediğimiz dil doğdu. Bu iş vaki olurken verilen işi, Türkî’nin kabasının alınması diye adlandırıyorlar. Bu dil, bu sayede yüksek kültür lisanı haline gelmiştir. Yunus Emre burada merkezdedir. Aruzun tekâmül etmesiyle Divan, kalıntılarıyla da Âşık edebiyatı süregelmiştir. Tanzimatla beraber aruz ve divan dışlanmışlardır. Bir şekilde cumhuriyete kadar gelindi. Ne var ki dilin yeniden varedlimesi gerektiğine inanıldı ve bunun ancak şiirle olabileceğini belirlemişlerdir. 20 Mayıs 1960 sabahı tasviye edilince şiirin yeniden bir dayanak olma, aranan bir şey olma özelliği kabul edildi. O zamanlar Türkiye’de şiire saygı vardı ve bu saygı insanlara bir şeylerin saygıya değer olduğunu hatırlatıyordu.

Ali Ural: Artık Türkçe sevilmiyor mu?
İsmet Özel: Bu soruyu geçiyorum.

Ali Ural: 1960’dan sonar ne oldu ki şairler Türk milletinin ayaklar altına alınamayacağının kanıtı olmaktan çıktı?

İsmet Özel: Şiir tüm milletlerin uğraştığı bişeydir öyleyse başka milletlerin de şiirle irtibatını bilmek lazım. Türklerin dışındaki milletlerin şiirleri lisanlarından sonra doğmuştur. Türklerin ise lisanları şiirlerin kırpıntılarından oluşmuştur. Dolayısıyla başka milletler şiir için ayrı bir lisan oluşturuyorlarken şiir Türklerin dilidir. Türkiye’de nazım geleneğinin güçlü, nesrin zayıf olduğu söylenir. Bunun sebebi bu farktır. Bu, Avrupa’da tersidir.

Türk şiiri modern atılımını 1954-1959 arası yaptı, öncesinde Avrupa’yla aynı düzeye gelmek için hareketler yapardı. Dante ve Baudelaire batıda modern çerçeveyi çizdiler. Batı medeniyeti bütünsel bir insanı üretme çabası içerisindeydi. Ama Birinci Dünya Savaşıyla kendi idealarını mahvettiler. Savaşla öyle kötü şeyler ortaya çıktı ki, eğer Batı da varolan bir medeniyet varsa, savaş onun ne kadar sefil olduğunun görülmesinde ve inkâr edilmesinde nedendir.

Bir Karikatür:

Kolonyalist şapkalı bir adam yerliye soruyor: Sizin topunuz tüfeğiniz silahınız yok mu?
Yerli: Hayır bayım yok, biz vahşi insanlarız.
Dadaizm ve sürrealizm de bunun sonrasında ortaya çıkmıştır. Bilinçli olmak insanları savaşa götürdü, belki bilinçaltı bizi doğruya götürür düşüncesi vardı.

“60’dan sonra, şiir alanında Türk milletine gıda olacak metinleri üretmek kimseye cazip gelmedi. İş başa düştü deyip Partizan şiirini yazdım. Sonrasında kimsenin de niyeti olmadığını görünce Amentü şiirini yazdım.”

Ali Ural: Neden 54 ve 59? Ne oldu?
İsmet Özel: 54, çünkü bu dönem tek parti döneminin sona ermesidir. Demokrat partinin tekrar seçilmesi, ilk durumun bir tesadüf olmadığı bunun Türk milletinin asli tercihi olduğu görülmüştür.
Şiir adına yapılan şeyler, halka beğendirilmek adına yapılan şeyler değildir. İyi şairler, şiirlerini çoğu kişiye okutma adına yürümez. Yaptıkları işi millet hayatının üretken verimli ve köklü olmasını sağlayacak rotada yaparlar.

59, çünkü 1960 ihtilalı oldu ve iktidar olan bir parti devrilerek T.C devleti hiçe sayılıyor.
Peki, şair ne yapacaktı? Benim dışımda bu meselede kendini bir yola sokma niyetinde olan bir kişi çıkmadı. 60’dan sonra, şiir alanında Türk milletine gıda olacak metinleri üretmek kimseye cazip gelmedi. İş başa düştü deyip Partizan şiirini yazdım. Sonrasında kimsenin de niyeti olmadığını görünce Amentü şiirini yazdım. Hala millete ihaneti madalya sayıp yakasında taşımayı iyi bulan insanlara da Savaş Bitti şiirini yazdım. Ben Dünya’nın lehine bir şey yapıyorum diyen bir insan Türkiye’nin aleyhine bir şey yapıyordur. Dünya’nın geleceği ile Türkiye’nin geleceği mütenakızdır; dünya Türkiye’yi mahvetmeye çalışıyor. 1960 sonrası şairlerinden, bir ben (burada “bir” vurgusu var mıydı emin değilim ama muhtemelen vardır, vazifemi yaptım.

Devamını oku »