16
Kas

Mustafa Akkad’ı Anarken…

   Yazan: Yunus Emre Tozal   Kategori haber

Annesi Türk, babası Arap bir anne-babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Mustafa Akkad, bir duruş adamıdır öncelikle. Türkiye – Suriye ilişkileri içinde de biz vizyona sahiptir. O, tarihe geçecek bir karakter, yönetmen ve mütefekkirdir. Çağrı ve Ömer Muhtar filmleriyle İslam Dünyasının kalbinde yer edinmiş, binlerce kişinin özellikle binlerce zencinin Müslüman olmasına vesile olmuştur.

Mustafa Akkad: ““Sinema silahını kuşanmak, İslam Dünyasının son şansıdır.”

Şehit edilmeden evvel İstanbul’un Fethini, Endülüs’ü, Selahaddin Eyyubi’yi ve İmam Şamil’i çekmek istediğini söylemişti. O, İslam Dünyasında yüreklerin dirilişi ve birlik beraberlik içerisinde ümmet adına çabalayan, sancı duyan biriydi.

Vefatından sonra Yeni Şafak Yazarı Hakan Albayrak, kazandığımız savaşın dahi filmini çekemediğimizi ve Çağrı filmini ne zaman izlese müspet bir enerji ile dolduğunu, titrediğini ifade etmişti. Dirilişe, silkinmeye ihtiyaç olduğunu ve Çağrı’nın ve Ömer Muhtar filminin ümmetin dirilişi için çok önemli olduğunu dile getiren Albayrak, bu milletin Yılmaz Güney’in filmleriyle büyüdüğünü, yolun sonunun nedense hep karanlık olduğunu söylemişti. Rahmetli Mustafa Akkad’ın filmlerinde ise, Ömer Muhtar’ın asılmasında şehadetine sevinen Libyalıları göstermesiyle de tüm ilikleriyle ürperdiğini, çok duygulandığını, sevindiğini, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın da oğlunun şehadetine gelen taziyeleri değil tebrikleri kabul ettiğini hatırlatmıştı. “Rambo”nun Amerikan halkına cesaret verdiğini, onur verdiğini, bizim de artık sinema dilini kullanarak Müslümanlar adına, ümmet adına artık başyapıtlar ortaya koymanın vaktinin geldiğini söyleyen Albayrak. “Özgüvenleri sarsılan Amerikan halkına, bu filmler özgüven kazandırmıştır, Bizse sinemanın anlamını, önemini bir türlü anlayamadık. Savaşta kaybeden Amerika, beyaz perdede kazandı.” Sözleriyle sinemanın ne derece önemli olduğuna, milyonların imanına vesile olabileceğine dikkat çekmişti.

Zaman Gazetesi Yazarı Nihal Bengisu Karaca, “Hollywood sineması bizim Mesnevi’deki hikâyeleri okuyup filmini çektiğinde, düşünüyorum acaba o hikâyeler hâlâ bizim mi, yoksa filmini çekip gösterime sokarak tüm dünyaya sunanların mı? Kendi medeniyetimizin zenginliklerinin farkında değiliz…” sözleriyle sinemaya niçin bu kadar geri kaldığımıza tepkisini ortaya koymuş, Mustafa Akkad’ın biz “biz” yapan değerlerimizi gün yüzüne çıkardığını belirtmişti.

Gazeteci Yazar Sefer Turan, 2002 de Mustafa Akkad ile yaptığı röportajda çok sancılı olduğunu, Medeniyetler savaşında safını belli eden bir yönetmen olduğunu, sancısını kaybetmemiş olarak şehit edildiğini ifade etmişti. Hollywood’a 18 yaşında giderek 57 yılını geçiren Mustafa Akkad’ın İslami duyarlılığını koruduğunu ve binlerce kişinin özellikle zencinin Müslüman olmasına vesile olduğunu söyleyen Sefer Turan, projelerinde sadece İstanbul’un Fethi’nin, Endülüs’ün ve Selahaddin Eyyubi’nin olmadığını İmam Şamil’i, Bosna’yı da çekmeyi düşündüğünü ancak bu filmleri de yeterince imkân bulamadığı için çekemeden hayata veda ettiğini ifade belirtmişti.

Hayatı

Mustafa Akkad, aslen Suriyeli olmasına rağmen Amerika’da yaşıyordu. 1935’te Suriye’nin Halep kentinde doğdu. Gençlik dönemlerinde film yönetmenliğine merak gösterdi. Doğduğu Halep’ten 1950’de ABD’nin sinema merkezi Los Angeles’e göç eden Akkad, Kaliforniya Üniversitesi’nde tiyatro eğitimi aldı. Sonra Güney Kaliforniya Üniversitesinde tiyatro lisansı yapmıştır. Mustafa Akkad’ın başarılı bir film yönetmeni olarak ün kazanmasında Sam Peckinpah’ın katkısı olmuştur.

Mustafa Akkad ilk yıllarda Hollywood’un en muteber korku filmleri yapımcısıydı. Fakat Mustafa Akkad’ın dünya genelinde tanınması “Çağrı” ve “Çöl Arslanı” filmlerinin yapılmasından sonra oldu. “Çağrı” tekrar tekrar izlenmiş olsa da, yine de her izleyişte izleyiciyi derinden sarsmayı başaran, sinema tarihinin başyapıtları arasında yerini almış ünlü bir film. İslâm’ın doğuşunu ve yayılmasını anlatan bu film, 24 yıldır sinema izleyicisini derinden sarsıyor. “Çağrı” ve “Çöl Arslanı” filmi ile birlikte Batı’da İslâmiyet’i tanımayan pek çok insana dinimizin ne adına savaştığını ve sıkıntılar çektiğini gözler önüne sererken, pek çok Müslüman’ın da hayallerinde canlandırdığı karakterleri beyaz perdede görmesine vesile olmuştu.

Mustafa Akkad gençlik yıllarından itibaren ABD’de yaşasa da bir Müslüman idi. Hayatı boyu onu düşündüren bir mesele vardı. İslâm’ın doğuşunu beyazperdede nasıl canlandırabilirdi. Bu maksatla araştırmalara başladı. Fakat problemler çok fazla idi. Evvelâ, Amerikan sinemasında Müslümanlar, hep çirkin bir tipleme ile canlandırılırdı. İslâm’ı bir terör dini gibi göstermeye çalışıyorlardı.

Mustafa Akkad kendisi ile yapılan bir röportajda “Çağrı” filmi fikrinin oluşmasını şöyle anlatır: “Çocuğum olunca şöyle bir duyguya kapıldım: Çocuklarıma dinlerini öğretmeliyim dedim ve sorumluluğumu hatırladım. İşte Çağrı projesi böyle ortaya çıktı. Hem kendi çocuklarımın, hem de başka çocukların geleceği için. Ama bu hiç kolay olmadı. Çünkü Hollywood’da Anthony Quin’in başrolde oynadığı bir İslâmî film yapmak gerçekten zordu. Çünkü Hollywood geleneğinde İslâm’a dair her şey çirkin. Filmi, benim için özel bir yeri olduğundan hazırladım. Normal bir film olarak, hikâyesi, şaşırtıcı noktaları, hüznü vardı. Bütün bunların üzerinde sanırım kişisel bir şey olarak, batıda yaşayan bir Müslüman olmam sebebiyle İslâm hakkındaki gerçekleri duyurmanın görevim olduğunu düşündüm. 700 milyon (1976) inananı olan bir dinin bu kadar az tanınıyor olması beni çok şaşırtmıştı. Bu hikâyeyle bir köprü kurup, batıya bir geçit açabileceğimi düşündüm. Özellikle Amerikan kamuoyunu dikkate aldım. Onlara kendi mantıkları ve dilleriyle hitap ettim. Filmde Hıristiyanlık ile İslâm arasındaki ilişkiye, Hz. Meryem’e vurgu yaptım. Sahneleri bu mantıkla çektim. Filmde başkahraman Hz. Muhammed görünmüyor. İslâm âlimleri, buna onay vermiyorlardı. Ama verseler bile ben o yüce kişiliği göstermezdim. Bunun doğru olmadığına ben de inanıyorum. Sadece Hz. Muhammed’i değil, Hz. İsa’nın, Hz. Musa’nın da canlandırılmasını onaylamıyorum. Onları göstermek, onların yüceliklerini gölgeler. Filmde sadece başkahraman değil, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali hiç biri yok. Hatta Hamza, diğerleri olmadığı için var… Müslümanlar izlerken, Hz. Muhammed’in yokluğundan dolayı bir sıkıntı çekmediler. Ama yabancılar için bu bir sorundu. Bir de metnin Ezher Üniversitesi tarafından onaylanması gerekiyordu. Çok zorlandım. Ama mutluyum, mesaj yerine ulaştı…”

Filmin yapılmasında en büyük sorun finans meselesi idi. Mustafa Akkad finans sorununu çözmeye nail oldu. S. Arabistan devleti filmin masraflarını karşılamayı üzerine aldı. Filmin çekimlerine 1974’te Fas çöllerinde başlandı. Fakat filme sponsor olan Suudi Arabistan senaryoda fazla Eshab-ı Kiram sevgisinin vurgulandığını gerekçe gösterir ve filme maddî destek olmayacağını deklare ettiği gibi ayrıca Fas hükümetine de baskı yaparak film ekibinin ülkeden ayrılmasını sağlar. Bu sure zarfında Mustafa Akkad filmin yalnız 15 dakikalık bölümünü çekmişti.

Mustafa Akkad filmin 15 dakikasını montajlayarak Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafî ile görüşür. O filmin 15 dakikalık hissesini Muammer Kaddafi’ye izletir. Filmi beğenen Muammer Kaddafî, filmin gerisinin nerede olduğunu sorar. Mustafa Akkad durumu Kaddafi’ye anlatır. Kaddafî filme tam destek vereceğine söz verir.

Muammer Kaddafî’nin davetiyle Mustafa Akkad’ın film ekibi Libya’ya taşındı. Burada zor şartlarda gerçekleştirilen filmin 600 kişiden oluşan ekibi ise aylarca çöldeki kerpiç evlerde konakladı. Çekimler 1976 yılında tamamlandı.

Hz. Muhammed (SAV) ile başlayan İslâm dini ve İslâm tarihi ile ilgili Mustafa Akkad yönetmenliğinde çekilen en büyük prodüksiyonun gerçekleştiği filmlerden ilki Çağrı. Filmde İslâm dininin ortaya çıkışı, Mekkeli müşriklerin Müslümanlara işkenceleri, Medine’ye göç, ilk İslâm devletinin kuruluşu, Bedir ve Uhud savaşları, kısacası İslâm’ın Hz. Muhammed (SAV) önderliğinde yayılması anlatılmakta. Filmin İslâm dinine ve kurallarına riayet edilerek çekilmiş olması da filmin önemi ve değerini bir kat daha artırmakta.

“Çağrı” filminin başarıyla yapılmasından sonra Kaddafî, Mustafa Akkad’dan Ömer Muhtar’la ilgili filmin çekilmesini ister. Mustafa Akkad, Ömer Muhtar filmi ile ilgili hatıralarını şöyle anlatır: “Kaddafî’nin teklifini kabul ettim. Finans sorunu olmadığı için film istediğim gibi çekildi. Bir sinema filmi olarak Ömer Muhtar’la gurur duyuyorum. Bu filmde sinema sanatının tüm inceliklerini kullandım.”

Amman’daki Hyatt Oteli’ni hedef alan saldırıda Akkad’ın 33 yaşındaki kızı Rima da hayatını kaybetmişti. Yetkililer, 68 yaşındaki Mustafa Akkad’ın patlamalar esnasında aynı saldırılarda ölen kızı Rima’yı otel lobisinde beklediğini söyledi. İslamiyet’i, olumlu ve güçlü bir şekilde tanıtan ve bunu yaparken Hollywood yöntemleri kullanan Akkad, çektiği filmlerle başarısını dünyaya kanıtlamayı başarmıştı.

Mustafa Akkad’ın yarım kalmış projeleri

Mustafa Akkad İstanbul’un Fethi ve Fatih Sultan Mehmed Han’ın hayatını konu alan bir film hazırlamayı düşünürdü. Bu proje yapım aşamasındaydı. O, maksatla İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile anlaşmıştı. Maliyetinin bir kısmını İstanbul Belediyesinin karşılayacağı 100 milyon dolar bütçeli prodüksiyonun gerçekleşmesi için sponsor aranıyordu. “Fetih Projesi” de tarihî gerçeklere uygun olarak yapılacak, senaristlere Türk tarihçileri de yardımcı olacaktı. Mustafa Akkad, “Fetih Projesi”nin ardından Hollywood yapımlarına karşı, Selâhaddin Eyyubî ve Selçuklu Sultanı Alparslan’ın hayatını konu alan filmleri yapmayı planladığını açıklamıştı.

Çağrı Filmi’nin Müziğini Yapan Maurice Jarre: “Fas ve Libya çöllerinde aylarca kalarak Çağrı filminin müziğini besteledim.”

Hz. Peygamber’in hayatını anlatan Çağrı (The Message) isimli film, içeriğiyle olduğu kadar müziğiyle de ses getirmişti. Film müzikleri ile üç Oscar ve sayısız ödül kazanan Fransız kompozitör Maurice Jarrer, Çağrı filminin müziğinin oluşma safhasını şöyle anlatır:

“Mustafa Akkad filmle ilgili fikirlerini bana açıkladı ve benden müzik bestelememi istedi. Ben o zamanlar en pahalı- film müziği bestecisi olarak tanınırdım. Teklif bana yeni bir şey vaat ediyordu. Bu çok zor, ciddi ve aynı zamanda zevkli bir işe benziyordu. Teklifini bir şartla kabul ediyorum dedim. Eğer bana rahatça çalışmam için gerekli koşulları oluşturabilirsen ben de sana unutamayacağın bir armağan sunabilirim. Ancak bunun için en az birkaç ay boyunca çölde yaşamam gerekiyor. Çölün atmosferini ruhumun derinliklerinde hissetmeden böyle bir film için tek bir nota bile üretemem. Bana hemen çekim mekânlarınıza yakın bir konaklama merkezi ayarla. Benden başka hiç kimsenin olmayacağı, son derece sessiz bir mekân olsun bu. Ayrıca İslam tarihini anlatan kitaplar da getirt. Mustafa Akkad, Benim talebimi uygun bularak isteklerimi karşıladı ve Ben eseri besteleyebilmek için Fas ve Libya çöllerinde aylarca kaldım. Filmin hedef kitlesi İslâm dünyasıydı. İslâm inancı peygamberin tasvir edilmesini yasakladığı için, O halde O’nu, ortaya koyacağımız müzikle, saygın bir şekilde resmedelim’ diyerek yola çıkmıştım. Ben hayatımdaki en güzel bestemi yaptım ve Çağrı’nın müziğini yapmış olmaktan gurur duyuyorum” Mustafa Akkad’la benim dostluğum Çağrı’dan sonra daha da arttı ve 6 yıl sonra “Çöl Arslanı Ömer Muhtar” filmine müzik yaptım.”

Jarre, sanat yaşamı boyunca özellikle destansı bir anlatıma sahip, setleri, oyuncuları, yönetmenleri ve öyküleriyle her açıdan “büyük” olan filmlere müzik yapmasıyla tanındı. Nitekim filmografisine bakıldığında, bu kararlı tutumunun karşılığını fazlasıyla aldığı da söylenebilir. Film müziğiyle dikkatleri üzerine çeken Maurice Jarre, filmografisine son olarak “Çağrı” ve “Ömer Muhtar” bestelerini ekleyerek meslek hayatına veda etti.

Hz. Hamza’yı Canlandıran Anthony Quinn: “Çöl Arslanı filminden çok etkilendim”

Ünlü aktör Anthony Quin ve Mustafa Akkad’ın bir araya gelmesi “Çağrı “ filmi ile başlar. “Çağrı “ filmi çekimleri zamanı İslâm’dan çok etkilendim. Çekimler bittikten sonra Mustafa Akkad’a şunu söyledim: “Ben Müslüman olmadım ama İslâm dinine artık daha çok saygı duyuyorum. 750 milyon Müslüman’ın inancı sayesinde benim de kendime olan inancım yeniden var oldu. ” Çöl Arslanı” filmi beni daha da etkilendirdi. Ömer Muhtar’ın tutuklanarak hapiste elleri kelepçeli olduğu bir sahne var. Bu şekilde abdest almaya çalışıyor. Arka plânda ezan sesi var. Ömer Muhtar’ın yanı başında ise bir İtalyan subay nöbet tutuyor. Bu sahne bence çok etkileyici oldu.”

Vahşî’yi Canlandıran Salim Gedara: “O rolden sonra sokağa çıkamadım.”

Mustafa Akkad Çağrı’da Vahşî’yi oynamayı kaldığı otelde elektrik teknisyeni olarak çalışan Salim Gedara’ya verir. Salim Gedera şu olayı şöyle anlatmaktadır: “Bir gün Mustafa Akkad Bana “Filmde rol alır mısın?” dedi: İlk başta tereddüt etsem de kabul ettim. Bana biraz film eğitimi verdiler. Sonra ben çekimlere katıldım. Çekim esnasında bazı olaylarla karşı-karşıya geldik. Mesela, Hz. Hamza’nın öldürme sahnesini çekerken askerler filme kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki, Hamza’yı öldürecek diye bana aralarından geçmeme izin vermiyorlardı. Mustafa Akkad bu sahneyi tam beş kez çekmek zorunda kaldı. Film bitti… Tüm dünyada gösterildi. Fakat benim kötü günlerim başladı. Sokakta yürürken insanlar yüzüme tükürüyordu. Sokağa çıkamaz oldum. İşimden atıldım. Hamza’nın katili diye kimse iş vermiyordu. Kendimi tamamen kaybetmiş durumdaydım. Mustafa Akkad beye kızdım ve ona telefon ettim. Ne yapıyorsun dedi: Ben olayları anlattım. “Allah’ından bulasın, hayatımı perişan ettin” dedim. Fakat Mustafa Bey Beni sakinleştirdi.”

“Çağrı” filmi için Los Angeles Times Gazetesi: “Göz kamaştırıcı biçimde yapılmış.”

Çağrı”nın vizyona girmesiyle yaptığı yankı, yıllar boyunca İslâm ülkelerinin yanı sıra ABD ve Avrupa ülkelerinde olumlu tepkiler aldı. Tepkiler olağanüstü oldu. Binlerce kişi Müslüman oldu. Özellikle Amerika’da siyahlar arasında İslâm hızla yayıldı. Şu anda bile bütün dünya televizyonları filmi yayınlıyor. Üniversiteler, video kulüpleri filme büyük önem veriyor. ABD’nin Los Angeles Times gazetesi “Çağrı” filmi için “Göz kamaştırıcı biçimde yapılmış” başlığını kullanmaktaydı.

Mustafa Akkad’ın filmleri

Halloween: Resurrection (2002) (prodüktör)

Halloween H20: 20 Years Later (1998) (prodüktör)

Halloween: The Curse of Michael Myers (1995) (prodüktör)

Halloween 5 (1989) (prodüktör)

Halloween 4: The Return of Michael Myers (1988) (prodüktör)

Free Ride (1988) (prodüktör)

Appointment with Fear (1985) (prodüktör)

Halloween III: Season of the Witch (1982) (prodüktör)

Halloween II (1981) (prodüktör)

Lion of the Desert (1981) (Ömer Muhtar: Çöl Aslanı) (prodüktör ve yönetmen)

Halloween (1978) (prodüktör)

The Message (Çağrı) (1976) (prodüktör ve yönetmen)

Risâlah, al- (El Risale) (1976) (prodüktör ve yönetmen)

www.analitikbakis.com

Yunus Emre Tozal

16 Kasım 2008, 11:55 tarihinde haber kategorisi altında yayınlandı. Bu yazıya yapılacak yorumlardan haberdar olmak için RSS 2.0 beslemesini kullanabilirsiniz. Yorum yapabilirsiniz, veya kendi sitenizden geri izleme yapabilirsiniz.


Yorum Yapın

İsim (*Gerekli)
E-Posta (*Gerekli)
Site
Yorumunuz

*